Orhan Tekeoğlu ile Röportaj

 

1- Sayın Orhan Tekeoğlu, \'İfakat\' adlı belgeselinizle diğer pek çok ödülün yanı sıra 2011 TRT Belgesel Ödülleri Ulusal Profesyonel Kategori Seçici Kurul Özel Ödülü\'nü de kazandınız. Genellikle ödüller destekleme ve teşvik etme gibi bir misyon üstlenirler. Aldığınız ödüller, yeni projeleriniz açısından motivasyonunuzu etkiledi mi? Ya da genel etkisi ne oldu?
Meslek hayatında alınan ödüller, her insan için motivasyon niteliği taşır. Bazı insanlar aldıkları ödüllerle yetinirken, bazıları ise daha da ileriye gidip değişik projelere yelken açarlar. İFAKAT’ın gerek yurt içinde gerekse yurt dışında aldığı ödüller, bir sonraki proje için çıtanın daha da yukarı çıkmasına neden oldu. Ödüller, motivasyon için tetikleyici nitelik taşır. Dolayısıyla yeni bir proje için beni de harekete geçirdi diyebilirim.
2- ‘İfakat’ta Doğu Karadeniz’in yüksek dağlarında yaşayan kadınların verdikleri mücadele ekrana geliyor. Bu belgeseli yapma düşüncesi nasıl oluştu?
Doğu Karadeniz’in yüksek dağlarında çocukluğumda gördüklerim ve yaşadıklarım, belgeselin ana eksenini oluşturdu. 8 saat sırtında yük taşıyan kadınların yaşadığı dağ köylerinden birinde çocukluğum geçti. Sırtında ağır bir yükle, uçurum yollardan korkusuzca geçmenin ne olduğunu ve ne anlama geldiğini hep sorguladım. Yüzlerce kadının patika yollarda yük taşımalarını karıncalara benzetirdim. Karıncalarda da çalışan dişileridir. Onlar da kendi ağırlıklarından daha fazla yükle yol alabiliyorlar. Çocukluğumda gördüğüm bu görüntülerden bir daha hiç kurtulamadım. Nereye gittiysem ne yaptıysam hep gözümün önündeydi. Bu görüntü halkalarını birbirine ekleyip bir belgesel yapma fikrim hep vardı. Sonunda bu hayalimin peşinden gittim ve İFAKAT’ çektim.
3-İfakat sizin için ne ifade ediyor?
İFAKAT, 1991 yılına kadar yaşadığı bölgede 2 kızıyla birlikte öldürülerek o güne kadar eşine rastlanmamış bir cinayete kurban giden bir kadından yola çıkarak o bölgede yaşayan kadınların hayat mücadelesini anlatıyor. Tabiat güzelliğinin bütün cömertlğiyle sergilendiği bu coğrafyada, cehennem hayatı taşayan bu kadınların gündelik hayatına girdik ve çalışma koşullarını, hayatlarını, yaşamdan beklentilerni yansıtmaya çalıştık.
4-Belgeselinize ilişkin yaptığınız açıklamalarda çalışmalarınızda çocukluğunuzun önemli bir yeri olduğunu vurguluyorsunuz. Belleğin belgesel üreten bir ‘göz’e dönüşüm sürecinden bahsedebilir misiniz? Bu bağlamda bir belgesel film üretmek nasıl bir geçmiş-şimdi-gelecek vizyonu oluşturuyor?
Belleğim, daha çok çocukluğumun anılarıyla dolu. Onlardan çok sayıda film çıkar. Aslında kime sorsanız aynı şeyi söyler. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde çok zor şartlarda yaşam mücadelesi veren kadınlarımız var. Onların hayat hikayesi de bir film gibi. Ama Doğu Karadenz’de kadınların yaşam koşulları, hayata bakışları biraz daha farklı. Aslında komedi karışımı dram içeriyor. Artık o dağlarda eskisi gibi ölümüne çalışmak yok. Artık, araba yolu var, araçlar var, elektrik var. Yaşam, eskisi gibi daha acımasız değil. Aslında o bölgede yaşam bir bakıma format değiştirdi. İstedim ki yeni nesil, bu eski yaşanmışlığı görsün.
5- Bize üzerinde çalıştığınız projelerinizle ilgili bilgi verebilir misiniz?
Sadece hayalini kuruyorum. Hayata geçirilmesi zor bir pojenin peşinden gidiyorum. Bakalım zaman neyi gösterir. 
6- Ne yazık ki belgesel film, sinemada fazla bir izleyici sayısına ulaşamıyor, maddi olarak da kazanç sağlamıyor. Bu bağlamda festivallerin ve yarışmaların belgesel film dünyasına katkısı ile ilgili olarak neler söylemek istersiniz?
Festivaller ve yarışmalar biz belgeselcilerin can damarıdıır. Biz, hayallerimizi gerçeğe dönüştürmeyi bu etkinliklerin sayesinde yaparız. Aksi halda kimsenin seyretmeyeceği bir belgeseli niye yapalım? Zor olmasına rağmen, belgesel yapmak müthiş heyecan verici bir çalışma. Bambaşka bir dünya. Son yıllarda belgesellere olan ilginin giderek arttığını görüyoruz. Ses getiren belgeseller yapılıyor. Bu, bizleri heyecanlandırıyor. Günümüz belgeslcilerinden, ilerde çok önemli uzun metrajlı filmlere imza atacak yönetmenler çıkacağına inanıyorum.
7- TRT Belgesel Ödülleri Üniversite Tanıtım Etkinliklerine katıldınız ve İletişim Fakültelerinde öğrencilerle buluştunuz. Bize izlenimlerinizi aktarabilir misiniz?
Burada üzülerek söylemem gerekirse tam bir hayal kırıklığı. Bunun nedeni de beklentilerimin yüksek olması. Ben de İletişim Radyo-Tv bölim mezunuyum. 30 yıl önce bile biz şimdiki öğrencilerden daha istekli ve daha heyecanlıydık. Ama şimdiki öğrencilerde bu heyecanın daha az olduğu görüyoruz. Çok kısa yoldan ve çok kısa sürede Nuri Bilge Ceylan ve Uğur Dündar olmak istiyorlar. Birçok İletişim Fakültesi öğrencilerle tecrübelerimizi paylaştık. Onları nasıl bir hayat beklediğini anlattık. Karamsar olanların yanısıra çok heyecanlı ve çok hevesli arkadaşlar gördük. 
8- Belgesel film çekmek isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir? Nasıl bir yol izlemelerini önerirsiniz?
Sanırım belsesel yapmak isteyen her arkadaşın kafasına takılan bir soru. ‘Nerden başlamalı, neyi çekmeliyim, nasıl çekmeliyim’ diye. Ve hiç belgesel çekmeden, kusursuz bir belgesel çekmenin hayalini kurarız. Oysa 10. filminde bile insanlar hata yapabiliyorlar. Dolayısıyla biraz cesaret yetiyor. Ancak belgesel çekecek arkadaşların öncelikle çekecekleri konunun araştırmasını çok iyi yapmalı, çekmek ise işin keyifli ve kolay yanı. Ancak son olarak şunu mutlaka söylemeliyim. ‘Belgesel çekecek arkadaşlar, hala neyi bekliyorsunuz. Yarın değil bügün hemen şimdi çekmeye başla. Yoksa hala yerinizde mi oturuyorsunuz.’ 

 

Sayın Orhan Tekeoğlu, \'İfakat\' adlı belgeselinizle diğer pek çok ödülün yanı sıra 2011 TRT Belgesel Ödülleri Ulusal Profesyonel Kategori Seçici Kurul Özel Ödülü\'nü de kazandınız. Genellikle ödüller destekleme ve teşvik etme gibi bir misyon üstlenirler. Aldığınız ödüller, yeni projeleriniz açısından motivasyonunuzu etkiledi mi? Ya da genel etkisi ne oldu?

Meslek hayatında alınan ödüller, her insan için motivasyon niteliği taşır. Bazı insanlar aldıkları ödüllerle yetinirken, bazıları ise daha da ileriye gidip değişik projelere yelken açarlar. İFAKAT’ın gerek yurt içinde gerekse yurt dışında aldığı ödüller, bir sonraki proje için çıtanın daha da yukarı çıkmasına neden oldu. Ödüller, motivasyon için tetikleyici nitelik taşır. Dolayısıyla yeni bir proje için beni de harekete geçirdi diyebilirim.

‘İfakat’ta Doğu Karadeniz’in yüksek dağlarında yaşayan kadınların verdikleri mücadele ekrana geliyor. Bu belgeseli yapma düşüncesi nasıl oluştu?

Doğu Karadeniz’in yüksek dağlarında çocukluğumda gördüklerim ve yaşadıklarım, belgeselin ana eksenini oluşturdu. 8 saat sırtında yük taşıyan kadınların yaşadığı dağ köylerinden birinde çocukluğum geçti. Sırtında ağır bir yükle, uçurum yollardan korkusuzca geçmenin ne olduğunu ve ne anlama geldiğini hep sorguladım. Yüzlerce kadının patika yollarda yük taşımalarını karıncalara benzetirdim. Karıncalarda da çalışan dişileridir. Onlar da kendi ağırlıklarından daha fazla yükle yol alabiliyorlar. Çocukluğumda gördüğüm bu görüntülerden bir daha hiç kurtulamadım. Nereye gittiysem ne yaptıysam hep gözümün önündeydi. Bu görüntü halkalarını birbirine ekleyip bir belgesel yapma fikrim hep vardı. Sonunda bu hayalimin peşinden gittim ve İFAKAT’ çektim.

İfakat sizin için ne ifade ediyor?

İFAKAT, 1991 yılına kadar yaşadığı bölgede 2 kızıyla birlikte öldürülerek o güne kadar eşine rastlanmamış bir cinayete kurban giden bir kadından yola çıkarak o bölgede yaşayan kadınların hayat mücadelesini anlatıyor. Tabiat güzelliğinin bütün cömertlğiyle sergilendiği bu coğrafyada, cehennem hayatı taşayan bu kadınların gündelik hayatına girdik ve çalışma koşullarını, hayatlarını, yaşamdan beklentilerni yansıtmaya çalıştık.

Belgeselinize ilişkin yaptığınız açıklamalarda çalışmalarınızda çocukluğunuzun önemli bir yeri olduğunu vurguluyorsunuz. Belleğin belgesel üreten bir ‘göz’e dönüşüm sürecinden bahsedebilir misiniz? Bu bağlamda bir belgesel film üretmek nasıl bir geçmiş-şimdi-gelecek vizyonu oluşturuyor?

Belleğim, daha çok çocukluğumun anılarıyla dolu. Onlardan çok sayıda film çıkar. Aslında kime sorsanız aynı şeyi söyler. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde çok zor şartlarda yaşam mücadelesi veren kadınlarımız var. Onların hayat hikayesi de bir film gibi. Ama Doğu Karadenz’de kadınların yaşam koşulları, hayata bakışları biraz daha farklı. Aslında komedi karışımı dram içeriyor. Artık o dağlarda eskisi gibi ölümüne çalışmak yok. Artık, araba yolu var, araçlar var, elektrik var. Yaşam, eskisi gibi daha acımasız değil. Aslında o bölgede yaşam bir bakıma format değiştirdi. İstedim ki yeni nesil, bu eski yaşanmışlığı görsün.

Bize üzerinde çalıştığınız projelerinizle ilgili bilgi verebilir misiniz?

Sadece hayalini kuruyorum. Hayata geçirilmesi zor bir pojenin peşinden gidiyorum. Bakalım zaman neyi gösterir. 

Ne yazık ki belgesel film, sinemada fazla bir izleyici sayısına ulaşamıyor, maddi olarak da kazanç sağlamıyor. Bu bağlamda festivallerin ve yarışmaların belgesel film dünyasına katkısı ile ilgili olarak neler söylemek istersiniz?

Festivaller ve yarışmalar biz belgeselcilerin can damarıdıır. Biz, hayallerimizi gerçeğe dönüştürmeyi bu etkinliklerin sayesinde yaparız. Aksi halda kimsenin seyretmeyeceği bir belgeseli niye yapalım? Zor olmasına rağmen, belgesel yapmak müthiş heyecan verici bir çalışma. Bambaşka bir dünya. Son yıllarda belgesellere olan ilginin giderek arttığını görüyoruz. Ses getiren belgeseller yapılıyor. Bu, bizleri heyecanlandırıyor. Günümüz belgeslcilerinden, ilerde çok önemli uzun metrajlı filmlere imza atacak yönetmenler çıkacağına inanıyorum.

TRT Belgesel Ödülleri Üniversite Tanıtım Etkinliklerine katıldınız ve İletişim Fakültelerinde öğrencilerle buluştunuz. Bize izlenimlerinizi aktarabilir misiniz?

Burada üzülerek söylemem gerekirse tam bir hayal kırıklığı. Bunun nedeni de beklentilerimin yüksek olması. Ben de İletişim Radyo-Tv bölim mezunuyum. 30 yıl önce bile biz şimdiki öğrencilerden daha istekli ve daha heyecanlıydık. Ama şimdiki öğrencilerde bu heyecanın daha az olduğu görüyoruz. Çok kısa yoldan ve çok kısa sürede Nuri Bilge Ceylan ve Uğur Dündar olmak istiyorlar. Birçok İletişim Fakültesi öğrencilerle tecrübelerimizi paylaştık. Onları nasıl bir hayat beklediğini anlattık. Karamsar olanların yanısıra çok heyecanlı ve çok hevesli arkadaşlar gördük. 

Belgesel film çekmek isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir? Nasıl bir yol izlemelerini önerirsiniz?

Sanırım belsesel yapmak isteyen her arkadaşın kafasına takılan bir soru. ‘Nerden başlamalı, neyi çekmeliyim, nasıl çekmeliyim’ diye. Ve hiç belgesel çekmeden, kusursuz bir belgesel çekmenin hayalini kurarız. Oysa 10. filminde bile insanlar hata yapabiliyorlar. Dolayısıyla biraz cesaret yetiyor. Ancak belgesel çekecek arkadaşların öncelikle çekecekleri konunun araştırmasını çok iyi yapmalı, çekmek ise işin keyifli ve kolay yanı. Ancak son olarak şunu mutlaka söylemeliyim. ‘Belgesel çekecek arkadaşlar, hala neyi bekliyorsunuz. Yarın değil bügün hemen şimdi çekmeye başla. Yoksa hala yerinizde mi oturuyorsunuz.’